ege-akdeniz turu, YBR 125 ile 2278 km

    Arayışlar sürükler insanı yollara, gitmek de değildir her biri kendi başlığı altında bir arayıştır. Otobüs yolculuğunda sıkışırsın düşüncelerle, küçük bir koltukta yoğun bir yalnızlık yaşarsın bir sürü insanın arasında. Tren yolculuğu romantiktir hep, tıngır tıngır müzik eşliğinde ormanların, dağların arasından hiç görmediğin istasyonlarda ki insanların el sallamarıyla silersin ufak tefek acılarını. Uçak desen tam anlamıyla mekaniktir, hızlıdır tıpkı hayatın kendi gibi durmak yoktur, mola yoktur, tek güzel yanı basınçtan dolayı düşünemezsin mantıklı olarak. Otomobil bir varış çabasıdır. Motosiklet ise kaybolmaktır, tekrar bulmak, yayılmaktır doğaya, sigaranın ilk nefesidir, rakının muhabbetidir. Etrafa hakim olabildiğin tek taşıttır aslında, çünkü meditasyon yapmaktır motosiklet kullanmak... ve işte aylardır kafamda kurduğum ama yine hiç plan yapmadan gidilecek yolları, kalınacak yerleri ayarlamadan çıkacaktım yola çünkü bu bendim. motosiklet kullanmak her ne kadar disiplin işi olsa da biraz dağınık olmak her zaman daha keyif verici olur...

eşyaları sığdırmaya çalışırken stres dolu anlar
ne yaparsan yap sığmaz bazen :)
son dokunuşlar :)
onlarca kez giyip çıkartılacak olan eldivenler...
yolda giderken acaba akşam iyi dinlenmedim mi, uykumu tam almadım mı niye gözlerim yanıyor diye kendi kendime konuşurken bir yandan e-5 trafiğinde 125cc gücüyle gitmek yinede gerginliğimin yavaş yavaş geçmeye başladığını fark ettim...

artık dönüşü yok...
onlardan ne farkım vardı ki...
Bursa, Özdilek önünde Mert'i beklerken
Birsel'in doğum günü
Antrenman sonrası birsel ve mert :)
Ve tabii ki Bursa Geceleri..
ertesi gün mert'in verdiği kar maskesi sayesinden kafam fazla üşümedi ama marul gibi giyinmeme ve havanın güneşli olmasına rağmen yine de engelleyemediğim bir üşüme söz konusuydu. Susurluk tostu ve ayranıyla karnımı doyurduktan sonra Balıkesir-İzmir yolunun keyfini sürdüm çünkü hem bomboş hem 3 şeritliydi tabii hiç yoktan bi 250cc daha rahat olabilirdi YBR üstesinden geldi yinede.





Akhisar, Manisa derken İzmir'i görmüştüm artık, tepeden bornava'yı izledim biraz, bir sigara molası daha. İyiden iyiye üşümüş ve yorulmuştum. 

Donmuş bir burun, sıcak çorba ve lütfi :)


Yolla ilgili deneyimlerimi, iş-güç muhabbetlerimi ayak üstü anlatıyorum Özgür'e bir yandan kahvelerimiz bekliyoruz. Hadi Lütfi... Akşam Melis'e doğru yola çıkmadan önce dinlenelim, şehir içi trafiği daha stresli oluyor. Uzun yolda saatlerde fren dahi kullanmadan gidiyorsun. Manzaranın keyfini süre süre... ama şehir öyle değil daha vahşi o yüzden daha dikkatli olmam gerekiyor bir filtre kahve bunu çözer.

Sonra akşam biraz içmişiz

neyse mis gibi hava, kemiklere işleyen soğuk rüzgar

ayıldık ayıldık

bacaklar da açılsın tamam

ve gece bornova'da başlar, empas

evde sonuçlanır...

biraz toplu taşıma iyidir.

büyükpark'ta büyük buluşma

alsancak görmeden izmir görülmez

melis, trafiğe mi takıldın, hohohho

melis'i beklerken kask kafalar

sırtımızı da dinlendirelim arada

Geceler, arkadaşlar, tuborg derken geziyi çok ihmal ettim, bir yandan bizim çocukların kanına girmeye çalışıyorum, sinsi sinsi, onları da yoldan çıkartmaya mı deriz yola düşürmeye mi deriz artık bilemiyorum, işliyorum beyinlerini. Fakat o da ne zaten Melis ''ben hazırım'' diyor.. Tabii başta sadece şirince'de kahvaltı kandırması var...
aslında herhangi bir plan yapmamıştım hatta hedeflenenden çok yavaş ilerliyordum yani hedefin tam olarak ne olduğunu bilmesem bile en azından gitmek istediğim yolu biliyordum. seferihisar üzerinden selçuk ve...



yol sarhoşluğu




şirince'ye vardık




fethiye'ye gitme kararı aldıktan sonra ki ilk işimiz.
 Aç aç bir yere kadar, kahvaltı yapıldıktan sonra daha mantıklı düşünebilirdik ama öyle olmadı ve önce yakın olduğu için Kuşadası, sonra Marmaris... derken Fethiye'ye gitme kararı alındı. Ne kadar benzin harcarız, ne kadar paramız var demedik ve yola düştük...
lütfi ''abi benim cebimde 20 lira var!''
melis ''benim sadece kredi kartım da biraz limit kaldı o kadar!''

melis, ''ben de varım bu gezide''



Fethiye' merkeze vardığımızda saat 23.45 di ve açık gördüğümüz Lüt'ünde önceden bildiği bir bara girip harıl harıl yanan sobaya sarıldım yarım saat sonra ancak üzerimdekileri çıkartabilecek sıcaklığa vardığımda artık biramı yudumlayabilirdim. Keyif biralarımızı yudumladık. İzmir'den yola çıkarken yine tam olarak uykumu almamıştım ama iki tekerin üzerinden inene kadar nasıl yorulduğunu hissedemiyor insan.

bin km kutlaması...
Sabah 6, Çalış plajı


 


 

 
Mükemmel köy kahvaltısı, sınırsız çay, meyve suyu...

 
Kaş yolundan 
fethiye'de arabada 3-4 saatlik uykunun ardından tanıdık eski bir arkadaşın evinde yatağa uzanmak gibiydi kaş  küçük çakıl plajında uzanmak. taşlar ağrıyan bacaklarıma ve sırtıma çok iyi gelmişti güneşte kemiklerime kadar işliyordu.
Kaputaş Plajı kocakafaları





uykulu gözler


antalya'ya giderken gezmek istediğim o kadar çok yer vardı ki ama yorgunluktan dolayı çok mola veriyorduk, gece olmadan bir yere varamamaya başlamıştık.











antalya'da hemen bir otel ayarlayıp banyomuzu yaptıktan sonra Kalekapı'sının yolunu tuttuk.
-merhaba, özgür önerdi sizin otelinizi, boş odanız var mı? 3 kişiyiz
-3 kişi aynı oda da mı kalacaksınız?
-bir sakıncası mı var?
şeklinde geçen bir konuşma sonrası 60 lira oda, kahvaltı ayarlıyoruz

şansımız bu ya Süvariler Motosiklet Kulübünün toplantısı vardı. bizi de misafir ettiler. keşke yakın şehirlerde olsak dediğim insanlar. hepsine buradan tekrar selamlar.

hayt hua karşınızda Sir General (Discipline)


Biralarımızı içtik, muhabbetimizi yaptık ve otelin yolunu tuttuk, tabii ki toplu taşımayla :)
ertesi sabah gündüz gözüyle şöyle kısa bir antalya turu yapalım dedik
saat kulesini ben yaptım pozu

yanık dondurma
 Yanık dondurmanın benim için önemi büyük, Antalya'da okurken yazın sıcağında arkadaşla dondurma alalım dedik, bir iki tadımdan sonra ''ya adamlar yakmış bunu'' diye çöpe attık. sonra öğrendik ki yanık dondurması meşhurmuş oranın :)

likyalıyı atm sırasında taciz etmek

borsayı takip eden bi lidyalı

kaleiçi sokaklaru


kesik minare










Akşam oldu, biralarımızı alıp Konyaaltı sahiline kuruluyoruz, fakat o da ne yağmur mu, neyse dönüp otelde içelim o zaman. Her gece her gece iç iç nasıl olacak bu anlamadım, tatil diye abartmanın ne anlamı var ki :)
ertesi gün sabah erkenden yola koyulduk, hedef denizli üzerinden izmir...

Sapağı kaçırınca panik yapmak

bulut olmak

dağ olmak

yağmuru beklemek

ve en güzeli gitmek

çıkmayan kask ve yırtılan eldiven







aklıma bir şey geldi


uzatmayalım yolu bakışı

nakit sıkıntısı yaşanan anlar, sonunda plansızlıktan bu hale geldik


orada pamukkale travertenleri var uzakta, gitmesek de, gezmesek de...


arabanın içi sıkıntılı tabii







izmir'e girişimiz yine gece 10'u buldu ve ertesi sabah istanbul'a doğru yol alma vakti geldiğinde hazır olmak için güzel bir uykuyu haketmştim çoktan. Lüt ve Melis'e veda etmek zorundaydım artık. Güzel anılar, eğlenceli fotoğraflar...
susurlukta yine tost ve ayran menüsünden sonra bursa'ya geçtim. Mert, Çağrı ve Beyza ile güzel bir gece geçirdikten sonra ertesi sabah eve dönüşün son aşamasına gelmiştim.



3 martta başlayan gezim 12 martta bitmişti ve toplamda 2278 km yol yapmıştım. 786 fotoğraf, 19 vidyo, onlarca anıyla geri dönmüştüm. istanbul sınırlarında ''kurye'', bursa sınırlarında ''yolcu'', izmir sınırlarında ''maceracı'', antalya sınırlarında ''deli'' dediler. evet kabul ettim zaten 125cc ile bu kadar kısa sürede bu kadar uzun yol yapmaya hiç gerek yokmuş. 

bir dersin daha sonuna geldim, yaşadığımız her şey bir sonraki olaya hazırlık ve bir sonraki gidişime hazırdım...